İşt
İşte gYol ayrılmış, görmeden GİDİYORUM!
Gül Pek Çok Derde Deva...
Osmanlı ve İslam dünyasında önemli yeri olan gülü tıp dünyası yeni keşfetti. İşte gülün mucizevi faydaları;
Tıp dünyası gül mucizesini yeni keşfetti. Oysa Osmanlı ve İslam dünyasında gülün sağlık alanındaki kullanımı çok yaygındı.
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Deontoloji ve Tıp Tarihi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayten Altıntaş, gül yağı, gül suyu, gül şerbeti, gül reçelinin, binlerce yıl çeşitli hastalıkların tedavisinde ilaç olarak kullanıldığını aktardı.
5 yıldır bu alanda araştırma yapan Altıntaş, gülün faydalarını sıraladı.
Gül suyu:
-Ciltteki yaralanmalarda ve cilt hastalıklarının iyileştirilmesinde büyük etkiye sahip.
-Serinletici ve ateş düşürücü özelliği bulunmakta.
-Kırışıklıklara karşı ve yaşlanma etkilerini geciktirici özelliği var.
Gül yağı:
-Çağımızın hastalığı strese karşı iyi geliyor.
-Osmanlılar'da gül yağı psikolojik tedavilerde kullanılmış.
-Gül yağı ile baş ovulduğunda baş ağrılarına iyi geldiği gözlenmiş.
Gül reçeli, şurubu ve şerbeti ise mide için bire bir. Hazımsızlıkta, karaciğer hastalıklarında gül reçelinin tedavi etkisi büyük.
Bir Japon firması 'hediyelik fasulye' yapmış. Fasulye tanelerinin üzerine
lazerle 'seni seviyorum' lafını
kazıyorlarmış. Nemli toprağa gömülmüş fasulyeyi alıp uygun gördüğünüz kişiye
hediye ediyormuşsunuz. Beş gün sonra fasulye filizlendiğinde de ortaya 'seni
seviyorum' yazısı çıkıyormuş.
Bu haliyle de elbette haber değeri var ama bir malumatı eklersem sanırım
daha da ilginç hale gelecek.
Böyle bir ürünü Fransız yahut Brezilyalı bir firma da üretebilirdi. Sonuçta,
aşk meşk filan evrensel meseleler. Fakat 'seni seviyorum' diyen fasulyelerin
Japonya'da satışa çıkması gayet anlamlı.
Çünkü orada çiftler birbirlerine asla 'seni seviyorum' demiyormuş!
'Hiç öyle şey olur mu yahu?' tepkisi verdiyseniz yerden göğe haklısınız. İlk
duyduğumda bana da inanılmaz gelmişti. Ama bizzat Japonlar'a doğrulattığım
için rahatlıkla, ' vallahi de, billahi de, tillahi de demiyorlarmış' diye
yemin bile edebilirim.
Tabii ki de Japonya'da 'seni seviyorum' demeyi yasaklayan bir kanun yok.
Hatta 'aşk'a karşılık gelen 'koi' diye bir sözcük de varmış. Ancak kimse
bunu kullanmıyormuş! Bir Japon, aşkından ölse dahi en fazla 'suki desu'
diyormuş. Yani, 'senden hoşlanıyorum'. Onlara göre bunun nedeni, 'sevginin
kelimelerle değil,davranışlarla ifade edilmesi gerektiğine inanmaları' imiş.
Hadi bunu çok güzel açıklamışlar. Kulağa bayağı hoşgeliyor. Peki Japonca'da
'canım, cicim, hayatım,tatlım, meleğim' gibisinden sevgi sözcüklerinin hiç
olmamasına ne diyorsunuz?
'Seni seviyorum'u geçtik, kimse kimseye 'kınalı kuzum' da demiyormuş yani!
Evli çiftler birbirlerine, çocukları olana kadar ''ano ne!'' (hey!),
çocuklardan sonra, ''okaasan'' (anne) ve ''otoosan'' (baba), torun torba
sahibi olduklarında ise, 'oi!' (hey sen!) diye hitap ediyorlarmış. Bu
konular için deniyor ki, Japonlar kadın-erkek ilişkilerinde çok kör topal
ilerliyor. Yeni nesil aşmak istese de gelenekler önlerinde Beton Bayram
olarak dikiliyor. Onlar da çaresiz boyun eğiyor. Böyle gelmiş,böyle gidiyor.
Velhasılı kelam, Japonlar'ın 'seni seviyorum' diyen fasulyeleri aslında
toplumsal bir ihtiyacın itelemesinin sonucu. Çok isteseler bile alışkın
olmadıkları için 'seni seviyorum' demeyi tuhaf buluyorlar. Kültürleri bu
cümleyi hayatlarına almaya izin vermiyor. Onlar da problemi fasulye
desteğiyle çözmeye çalışıyorlar işte.
Lütfen şimdi yerinizden kalkın yahut telefona elinizi atın ve hak eden
birine, 'Seni seviyorum' deyin.
Aranıza fasulye sokmaya gerek duymadan....
Birşey demeden
Arkamı dönmeden
Şikayet etmeden
Hiçbirşey almadan
Birşey vermeden
Yol ayrılmış, görmeden GİDİYORUM!
Ne küslük var ne pişmanlık kalbimde
Yürüyorum sanki senin yanında
Sesin uzaklaşır herbir adımda
Ayak izim kalmadan GİDİYORUM!
Gerdiğin tel kalbimde kırılmadı
Gönülkuşum şarkıdan yorulmadı
Bana kimse sen gibi sarılmadı
Işığımız sönmeden GİDİYORUM!
Kazım Koyuncu
Ayak izim kalmadan GİDİYORUM!
Gerdiğin tel kalbimde kırılmadı
Gönülkuşum şarkıdan yorulmadı
Bana kimse sen gibi sarılmadı
Işığımız sönmeden GİDİYORUM!